“İnsanlar kıyıdan uzaklaşmayı göze alamadıkça yeni okyanuslar keşfedemezler….” E.Cummings
“İnsanlar kıyıdan uzaklaşmayı göze alamadıkça yeni okyanuslar keşfedemezler…” E. Cummings
1996 yılında Hacettepe Üniversitesi’nde başlayan ve 2003’te Viyana Tıp Fakültesi’nde tamamlanan tıp eğitimime yön veren bu E. Cummings sözü, benim için bir motto haline geldi. Yıllar sonra, 9 yıl Avusturya’da, 9 yıl Almanya’da geçirdiğim toplam 19 yılın ardından, TÜBİTAK 2232 Lider Araştırmacılar Programı kapsamında 2019’da Ankara’ya döndüm. İlk üç yılımı Lokman Hekim Üniversitesi’nde misafir öğretim görevlisi ve TÜBİTAK proje yürütücüsü olarak geçirdim. Hamburg Eppendorf Üniversitesi Kliniği’nde tamamladığım Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi uzmanlık denkliğimin ardından, Kahramanmaraş depremlerinin hemen sonrasında, mecburi hizmetimi yapmak üzere Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde uzman hekim olarak çalışmaya başladım. Devlet hizmet yükümlülüğümün ardından, Ankara Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde kısa bir süre çalıştıktan sonra, çocuk ve ailelere daha geniş zaman ayırarak psikoterapi hizmeti sunmak üzere Ankara Beytepe’de özel muayenehanemi açtım.
Yıllarca Almanya’nın çocuk ve ergen psikiyatrisi sisteminde çalıştıktan sonra, Türkiye’deki sistemde karşılaştığım bazı zorluklar oldu. Bu zorlukları aşma çabam, muayenehanemde planladığım çalışma şeklimi de şekillendirdi ve bu blog yazısında bu zorluklara değinmek istiyorum.
1. Yoğun Psikoterapi İmkanı Olmayan Sistem:
Türkiye’deki çocuk ve ergen psikiyatri hizmetlerinin büyük çoğunluğunun ayaktan hasta takibi şeklinde olması, en büyük zorluklardan biri. Almanya ve Avusturya’daki hastanelerde, kapasitelerine göre 4 ila 14 arasında yatılı/yarı-yatılı servis bulunuyordu. Örneğin, uzmanlık eğitimimi aldığım Hamburg Üniversitesi Kliniği’nde; üç yarı-yatılı/gündüz servisi (çocuk-genç, anne-baba-bebek, bağımlılık), altı yatılı servis (akut, çocuk, genç, adolesan, iki bağımlılık servisi) ve bir evde psikiyatrik destek programı olmak üzere toplam 10 servis hizmeti vardı. Çocukların bu servislerde tedavi süreleri ortalama üç ay sürer ve yoğun bireysel ve grup psikoterapisi içerirdi. Tedavi gören çocuklar, klinik bahçesindeki okulda eğitim hayatlarına devam eder, iyileştikçe klinikten kendi okullarına gidip gelmeye başlarlardı. Biz uzman hekimler, ayaktan hastalarımızın ihtiyaç duyması durumunda bu yoğun terapi servislerinden faydalanmalarını sağlayabiliyorduk. Adıyaman’daki görevim sırasında bu sistemin ne kadar önemli olduğunu, deprem sonrası artan psikiyatrik acil vakalarıyla daha net gördüm. Türkiye’de bu tür yatılı servislerin sayısı oldukça sınırlı (bildiğim kadarıyla ülke genelinde toplam 11 ya da 12 tane kapalı servis) ve genellikle akut vakalara ayrılmış durumda.
2. Psikoterapi Hizmetinin Sigorta Kapsamı:
Almanya’da psikoterapi hizmetinin temel sağlık sigortası tarafından karşılanması, tüm çocuk ve gençlerin maddi durumlarından bağımsız olarak psikoterapi alabilmesini sağlıyordu. Bu, tedavi sonrasında desteğin sürdürülebilir olmasını garanti ediyordu.
3. Standart Randevu Süreleri:
Almanya’daki 50 dakikalık standart randevu süreleri, Türkiye’deki çok daha kısa randevu sürelerine göre çok daha verimli bir çalışma ortamı sağlıyordu. Anne ve babalar ile yaptığımız ayrı ayrı görüşmeler kapsamında (her biri 50 dk) hem çocuğun durumunu daha kapsamlı bir şekilde anlayabiliyorduk hem de anne ve babanın kendi biyografilerini ve nasıl bir aile ortamında büyüdüklerini anlamaya çalışarak aile içi dinamiklerini netleştirebiliyorduk. Türkiye’de hastane polikliniklerinde 10 ile 20 dk. Arasında değişen kısa randevu süreleri, kapsamlı bir değerlendirme ve tedavi planlaması yapmayı zorlaştırıyor. Kamudaki görevimden istifa edip muayenehane açmaya karar vermemi sağlayan temel sebep, bu 10 dk’lık muayene sürelerine alışamamak oldu.
4. Okul ve Diğer Kurumlarla İş Birliği:
Almanya’daki sistemde, çocuk ve ergen psikiyatri servisleri, okullar ve gençlik daireleriyle yakın iş birliği içinde çalışıyordu. Bu, çocukların ruh sağlığının farklı alanlarını takip eden kurumların bir arada çalışmasını ve koruyucu bir yaklaşım benimsenmesini sağlıyordu.
Almanya'dan Sonra Türkiye'de Çalışmaya Başlayan bir Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Uzmanı olarak bulduğum bir Ara Çözüm: Psikodinamik Grupterapisi
Türkiye’deki sistemin zorlukları karşısında, Adıyaman’da görev yaptığım dönemde, mesai sonrası psikodinamik grupterapisi grupları oluşturdum. 9-13 yaş arası çocuklar, 14-18 yaş arası gençler ve 14-18 yaş arası genç kızlardan oluşan üç grupla çalıştım. Sadece yaz tatili boyunca ortak grup saati bulabildiğimiz için her biri toplam 12 seans süren grupların sonuçları oldukça olumluydu. Hatta hastaların yarısına yakınında erişebildiğimiz rahatlama Hamburgda 3 aylık servis tedavisinde elde ettiğimiz sonuçlarla karşılaştırılabilir derecedeydı. Bu deneyim, Ankara’daki muayenehanemde de grupterapilerini aktif olarak kullanmaya karar vermemi sağladı. Grupterapisi, bireysel psikoterapiden daha uygun maliyetli bir seçenek sunarak daha fazla çocuğa ulaşma imkanı sağlıyor. Muayenehanemde, farklı ihtiyaçlara göre, haftada bir veya iki haftada bir olmak üzere her biri çift-seans (100dk) olarak gerçekleşecek gruplar oluşturacağım. Amacım, ilaç tedavisini sadece destekleyici bir unsur olarak kullanarak, çocukların ve gençlerin uzun dönemli psikoterapi ile iyileşmelerini sağlamak.
Ayrıca, Adıyaman’daki deneyimlerim doğrultusunda, Ankara’da da okullarla iş birliği yaparak, koruyucu ruh sağlığı hizmetleri sunmayı hedefliyorum.
Ankara Beytepe’deki muayenehanemde sizleri beklerken, ilk blog yazımda sizlerle neden psikodinamik grupterapisiyle mümkün olduğunca çok çocuğa ulaşmayı hedeflediğimi paylaşmak istedim. Yeni blog yazılarımda görüşmek üzere! Hoşçakalın.
Hadi Tanışalım
Bize ulaşmak çok kolay, formu doldurun biz size ulaşalım…




