“Bilinçdışına bakmayan, kaderiyle yüzleşmez.” Carl Gustav Jung
"Bilinçdışına bakmayan, kaderiyle yüzleşmez." Carl Gustav Jung
Disosiasyon mu? O da ne dediğinizi duyar gibiyim. Özellikle stresli dönemlerden geçerken hepimizin zaman zaman tecrübe ettiği ruhsal bir savunma/koruma mekanizması aslında disosiasyon. Gece uyumadan önce kafanızın ya da kolunuzun ya da ayağınızın aşırı büyüyüp ağırlaştığını hissettiniz mi hiç? Ya da kendinizi bir robot gibi hissettiğiniz oldu mu? Ya da sanki yaşadıklarınız, çevrenizdekiler gerçek değilmiş de bir rüyaymış gibi geldi mi size? İşte bunların herbiri disosiasyon olarak tarif edilebilir, ve kalıcı hale gelip ‚disoasiatif bozukluk‘ dediğimiz tabloya dönüşmediği sürece ‚normal‘ olarak kabul edilebilir.
Hepimiz rastlamışızdır düdüklü tencerenin bomba gibi patlayıp insanların ciddi yaralanmasına, hatta ölmesine sebep olduğuna dair haberlere. İlk kez kullanmadan önce kaç kez işitmişizdir, düdüklü tencereyi doğru şekilde kullanmamanın, örneğin basıncın vanasından (yani düdük/ventil kısmından) tamamen boşalmasını beklemeden kapağını açmanın ciddi kazalara ve patlamalara yol açabileceğini. Düdüklü tencereler, yiyecekleri yüksek basınç altında pişirerek daha hızlı ve daha yumuşak pişirmeyi sağlarlar. Ancak, bu yüksek basınç kontrol edilmezse tehlikeli olabilir ve tencerenin patlamasına neden olabilir. Düdüklü tencerenin en önemli güvenlik özelliği, basınç belirli bir seviyeyi aştığında buharı dışarı atan güvenlik vanasıdır. Bu vana, yiyecek artıkları, kireç veya başka maddelerle tıkanırsa, basınç artabilir ve tencere patlayabilir. Bu yüzden vananın düzenli olarak temizlenmesi çok önemlidir. Hemen hemen her evin mutfağında yer alan bu kurtarıcı, pratik ama doğru kullanılmadığında da tehlikeli bu cihazı bir çocuk ve ergen psikiyatristi olarak çok seviyorum. Çünkü anne babalara çocuklarında görülen disosiatif semptomların ve takıntıların oluşma mekanizmasını ve onların işlevini anlatırken bana çok yardımcı oluyor.
Psikodinamik açıdan bakıldığında, dissosiyatif semptomlar, zihnin ezici ve katlanılamaz duygular, anılar veya deneyimlerle başa çıkmasına yardımcı olan savunma mekanizmalarının karmaşık bir etkileşiminden kaynaklanır. Temel fikir, psikolojik aşırı yüklenmeyi önlemek için bilinç içeriğinin bölünmesidir. Özünde, benliği tehdit eden travmatik veya aşırı stresli deneyimleri bilinçten uzak tutma girişimi vardır. Bu, kişiliğin, kimliğin veya deneyimin parçalarının ayrıştırılması ve bilinçli erişimden korunmasıyla gerçekleşir.
Bu savunma mekanizmalarının gelişimi genellikle erken çocukluk travmalarına, özellikle ihmal, istismar veya diğer duygusal veya fiziksel şiddet biçimlerine bağlanır. Bu durumlarda çocuk, ezici acı ve çaresizlikle başa çıkmak için genellikle dissosiyatif stratejiler geliştirir. Erken çocukluk deneyimi, kişiliğin yapısını kalıcı olarak şekillendirir ve daha sonraki yaşamda dissosiyatif bozuklukların gelişmesi için artan bir kırılganlığa yol açar. Dissosiasyon, travmatik içerikleri “depolayarak” benliğin bütünlüğünü koruyan hayati bir savunma mekanizması haline gelir.
Dissosiyatif semptomların türleri çeşitlidir ve hafiften şiddetliye kadar uzanır:
- Depersonalizasyon: Kişinin kendisinden, kendi vücudundan veya kendi duygularından kopukluk hissi. Kişi kendisini yabancı, gerçek dışı veya bir rüya içinde gibi hisseder. Burada söz konusu olan, kendi kimlik duygusunun ve kendi vücuduyla bağlantının ayrışmasıdır.
- Derealizasyon: Çevreden kopukluk hissi. Dünya gerçek dışı, değiştirilmiş veya uzak görünür. Burada söz konusu olan, gerçeklik duygusunun ve çevreyle olan yakınlığın ayrışmasıdır. Nesneler ve insanlar yabancı ve gerçek dışı görünür.
- Amnezi: Genellikle travmatik olaylarla ilgili anıların kısmi veya tamamen kaybedilmesi. Bu, travmatik anıların bilinçten tamamen kesildiği aşırı bir dissosiasyon biçimidir. Çeşitli amnezi türleri vardır: dissosiyatif füg (ani kimlik kaybıyla kaçış), dissosiyatif amnezi (seçici hafıza kaybı).
- Kimlik Bozuklukları (Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu): İki veya daha fazla belirgin şekilde ayırt edilebilir kişilik durumunun (sözde “alt kişilikler”) gelişmesi. Her durumun kendi anıları, davranışları, duyguları ve ilişkileri vardır. Bu, en karmaşık ve en ciddi dissosiasyon biçimidir ve aşırı travmaların sonucu olarak kişiliğin derinlemesine bir bölünmesini gösterir.
- Somatoform Semptomlar: Organik nedeni olmayan ve dissosiyatif süreçlerden kaynaklanabilecek fiziksel şikayetler. Ağrı veya şikayetler, doğrudan işlenemeyen duygusal yükün bir ifadesi olarak hizmet eder.
Bu savunma mekanizmalarının gelişimi genellikle erken çocukluk travmalarına, özellikle ihmal, istismar veya diğer duygusal veya fiziksel şiddet biçimlerine bağlanır. Bu durumlarda çocuk, ezici acı ve çaresizlikle başa çıkmak için genellikle dissosiyatif stratejiler geliştirir. Erken çocukluk deneyimi, kişiliğin yapısını kalıcı olarak şekillendirir ve daha sonraki yaşamda dissosiyatif bozuklukların gelişmesi için artan bir kırılganlığa yol açar. Dissosiasyon, travmatik içerikleri “depolayarak” benliğin bütünlüğünü koruyan hayati bir savunma mekanizması haline gelir.
Dissosiyatif semptomların türleri çeşitlidir ve hafiften şiddetliye kadar uzanır:
- Depersonalizasyon: Kişinin kendisinden, kendi vücudundan veya kendi duygularından kopukluk hissi. Kişi kendisini yabancı, gerçek dışı veya bir rüya içinde gibi hisseder. Burada söz konusu olan, kendi kimlik duygusunun ve kendi vücuduyla bağlantının ayrışmasıdır.
- Derealizasyon: Çevreden kopukluk hissi. Dünya gerçek dışı, değiştirilmiş veya uzak görünür. Burada söz konusu olan, gerçeklik duygusunun ve çevreyle olan yakınlığın ayrışmasıdır. Nesneler ve insanlar yabancı ve gerçek dışı görünür.
- Amnezi: Genellikle travmatik olaylarla ilgili anıların kısmi veya tamamen kaybedilmesi. Bu, travmatik anıların bilinçten tamamen kesildiği aşırı bir dissosiasyon biçimidir. Çeşitli amnezi türleri vardır: dissosiyatif füg (ani kimlik kaybıyla kaçış), dissosiyatif amnezi (seçici hafıza kaybı).
- Kimlik Bozuklukları (Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu): İki veya daha fazla belirgin şekilde ayırt edilebilir kişilik durumunun (sözde “alt kişilikler”) gelişmesi. Her durumun kendi anıları, davranışları, duyguları ve ilişkileri vardır. Bu, en karmaşık ve en ciddi dissosiasyon biçimidir ve aşırı travmaların sonucu olarak kişiliğin derinlemesine bir bölünmesini gösterir.
- Somatoform Semptomlar: Organik nedeni olmayan ve dissosiyatif süreçlerden kaynaklanabilecek fiziksel şikayetler. Ağrı veya şikayetler, doğrudan işlenemeyen duygusal yükün bir ifadesi olarak hizmet eder.
Ayrışma farklı şekiller alabilir: Hafif bir duygu donukluğundan, travmatik olaylar için tam bir hafıza kaybına kadar. Bir vananın farklı boyutlarda ve açıklık derecelerinde olabileceği gibi, dissosiasyonun yoğunluğu ve süresi de değişkenlik gösterir. Zayıf regüle edilmiş bir vana yavaş ama sürekli bir buhar çıkışına neden olabilir; buna benzer şekilde, kronik, hafif bir dissosiasyon, duygusal işleme ve öz saygıda kalıcı bir bozulmaya yol açabilir. Ani açılan bir vana aniden ve şiddetli bir buhar püskürmesine neden olabilir; benzer şekilde, akut, şiddetli bir dissosiasyon, kimlik bozuklukları veya kişiliksizleşme ile dissosiyatif bölümlere yol açabilir.
Ancak dissosiasyon, mekanik bir vananın aksine, ideal bir regülasyon mekanizması değildir. Sorunu çözmez, sadece erteler. Bastırılmış içerikler bilinçaltında kalır ve orada tezahür edebilir, örneğin psikosomatik semptomlar, tekrarlayan rüyalar veya diğer psikolojik bozukluklar şeklinde. Pişirme sırasında kontrollü bir şekilde buharın boşaltılmasının aksine, dissosiasyon, altta yatan travmatik deneyimin işlenmesinden kaçınmaya yol açar ve bu da uzun vadede ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, altta yatan travmaların terapötik olarak işlenmesi ve daha sağlıklı regülasyon mekanizmalarının geliştirilmesi şarttır. Amaç “vanayı” ortadan kaldırmak değil, daha etkili ve sağlıklı bir psikolojik basınç regülasyonu biçimi bulmaktır. Bu nedenle tedavide amacımız disosiatif semptomları yani sebepsiz baş/karın ağrısını, bayılma nöbetlerini, baş dönmesini vb. Ortadan kaldırmak değil, çocuğun içindeki yüksek psikolojik basıncın oluşmasını engellemek, ya da yüksek gerilimin fazla birikmeden, çocuğun kazanacağı sağlıklı baş etme becerileri ile düzenli olarak azaltılmasının yolunu bulmaktır.
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi olarak anne babalarla çocuklarında görülen disoasitif semptomların (örneğin bedensel bir sebebi bulunamayan karın ağrısı, mide bulantısı, bayılma vb.) nasıl ortaya çıktığını anne babalara anlatırken neden çokça faydalandığımı anladınız mı? Bir sonraki blog yazımda yine düdüklü tencere metaforu üzerinden çocuk ve gençlerde sıkça görülen takıntıların işlevinden bahsedecegim. Görüşmek üzere.
Hadi Tanışalım
Bize ulaşmak çok kolay, formu doldurun biz size ulaşalım…




