Kendine Zarar Verme Davranışı (Self-Harm)

Kendine Zarar Verme Davranışı (Self-Harm) Nedir?

Kendine zarar verme davranışı (self-harm) veya oto-agresif davranışlar, kişinin bilerek kendine fiziksel yaralar vermesidir. Bu, sadece bir ruhsal yükün dışa vurumudur. Birey, içsel olarak katlanması zor bir gerilim, acı veya bunaltıcı duygular yaşadığında, bu duyguları kısa süreliğine hafifletmek için kendine zarar verebilir. Bireyin kendine zarar vermesi, bir intihar girişimi değildir; bu eylemin amacı acıya son vermek değil, o andaki dayanılmaz duygusal acıyı yönetmeye çalışmaktır.

Bu davranışın ardında yatan nedenler çok çeşitli olabilir:

  • Duygusal Boşluk Hissi: Kişi, hiçbir şey hissedemediği zamanlarda var olduğunu hissetmek için fiziksel acıya başvurabilir.
  • Öfke ve Cezalandırma: Kendine yönelik yoğun öfke veya suçluluk duyguları, bedeni cezalandırma şeklinde ortaya çıkabilir.
  • Duygusal Acıyı Yönetme: Fiziksel acı, kişinin duygusal acıdan dikkatini dağıtmasını sağlayarak anlık bir rahatlama yaratabilir.
  • Kontrol Hissi: Hayatının kontrolünü kaybettiğini hisseden bir kişi, bedenine zarar vererek en azından bu eylem üzerinde bir kontrol sahibi olduğunu düşünebilir.

Deneyimlerimiz gösteriyor ki, kendine zarar veren çocuklar ve ergenler bu durumdan dolayı büyük bir utanç ve suçluluk duyarlar. Bu nedenle, yaralarını sıklıkla gizlemeye çalışırlar. Unutulmamalıdır ki, bu davranış ne kadar sık tekrarlanırsa, bırakılması o kadar zorlaşır. Bu yüzden hızlı bir şekilde bir çocuk ve ergen psikiyatristine başvurmak büyük önem taşır.

u8832255849_create_an_image_in_pixar_style_showing_the_three__01130275-d376-49a5-a8a6-39d6b566c157_2

Kendine Zarar Verme Davranışının Psikodinamik Açıdan İşlevi:

Duygusal Düzenleme ve Acıya Odaklanma

Kendine zarar verme davranışı, yüzeysel bir bakışla anlamsız ve yıkıcı görünebilir. Ancak psikodinamik bir açıdan bakıldığında, bu davranışın altında yatan karmaşık bir işlevsellik vardır: duygusal düzenleme. Birey, yoğun ve katlanılmaz içsel gerilimi, duygusal acıyı yönetmekte zorlandığında, kendine zarar verme eylemi bir tür “acil durum vanası” görevi görür.

Bu davranışın duygusal düzenlemeye nasıl hizmet ettiğini anlamak için, kişinin iç dünyasını bir bilgisayara benzetebiliriz. Çoğu zaman, bir bilgisayar aşırı yüklendiğinde veya bir dizi karmaşık program aynı anda çalıştığında donabilir ve işlevsiz hale gelebilir. Benzer şekilde, bir kişi de öfke, utanç, çaresizlik veya kayıp gibi duygusal “programlar”ın aynı anda çalışmasıyla aşırı yüklenebilir. Bu durum, katlanılması güç bir içsel gerilim yaratır ve bireyi işlevsiz hale getirebilir.

Fiziksel Acının Düzenleyici Rolü

Kendine zarar verme eylemi, işte tam bu noktada devreye girer. Vücuda verilen fiziksel acı, kişinin tüm dikkatini bu acıya yönlendirerek, iç dünyasındaki duygusal kaosu kısa süreliğine “askıya alır”. Bu, bir bilgisayarı yeniden başlatmaya veya formatlamaya benzer bir işlev görür. Acı, tüm işlem gücünü kendine çekerek, diğer duygusal programların çalışmasını geçici olarak durdurur.

  • Dikkat Odağının Değişmesi: Duygusal fırtınanın ortasında, bireyin dikkati içindeki kaostan çıkar ve bedendeki somut yaraya, kanamaya veya yanmaya odaklanır. Bu, bir “şok etkisi” yaratarak duygusal bunalımı anlık olarak bastırır.
  • İçsel Gerilimin Boşalması: İçeride sıkışıp kalmış olan öfke, hayal kırıklığı veya acı, fiziksel yara aracılığıyla “dışa vurulur” ve geçici bir rahatlama sağlar. Bu, kişinin içindeki basıncın kontrollü bir şekilde serbest bırakılması gibidir.

Bununla birlikte, bu rahatlama kısa sürelidir ve döngüseldir. Kendine zarar verme davranışı, temel sorunu çözmediği için içsel gerilim zamanla yeniden birikir. Her tekrarlanan eylem, beynin bu davranışa alışmasına ve onu bir başa çıkma stratejisi olarak pekiştirmesine yol açar. Bu da, bu davranıştan vazgeçmeyi giderek zorlaştırır ve kişinin daha fazla fiziksel acıya ihtiyaç duymasına neden olabilir.

Sonuç olarak, kendine zarar verme, yıkıcı ve tehlikeli bir davranış olsa da, psikodinamik açıdan bakıldığında, kişinin kendi ruhsal acısını yönetmek için geliştirdiği umutsuz ve işlevsiz bir yoldur. Bu davranış, bir yardım çığlığıdır ve altta yatan duygusal acının profesyonel destekle ele alınması gerektiğini gösterir.

Tanı ve Tedavi Süreci

Kendine zarar verme davranışı, genellikle depresyon, kaygı bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) veya sınırda kişilik bozukluğu gibi başka bir psikiyatrik tanının belirtisi olarak ortaya çıkabilir. Bu nedenle, kapsamlı bir değerlendirme süreci şarttır.

Tanı Süreci:

  • Detaylı Öykü Alımı: Çocuktan, ailesinden ve yakın çevresinden kendine zarar verme davranışının sıklığı, şiddeti ve tetikleyicileri hakkında bilgi alınır. Olası travmatik yaşantılar ve aile içi ilişkiler de değerlendirilir.
  • Psikiyatrik Muayene: Çocuğun genel duygu durumu, düşünce yapısı, dürtü kontrolü ve diğer psikiyatrik belirtileri (örneğin, depresyon, kaygı veya psikoz belirtileri) değerlendirilir.
  • Gizliliğin Korunması: Kendine zarar veren gençlerin çoğu, bu durumun ortaya çıkmasından çekindiği için gizlilik ve güven ortamı oluşturmak, doğru bilgiye ulaşmak için kritik öneme sahiptir.

Tedavi Yaklaşımları:

Kendine zarar verme davranışının tedavisi, genellikle bir uzman ekip tarafından yürütülür ve hem psikoterapiyi hem de gerektiğinde ilaç tedavisini kapsar.

  1. Psikoterapi:
  • Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): BDT, bireyin kendine zarar vermeye yol açan olumsuz düşünce kalıplarını ve duygularını tanımasını ve bunlarla başa çıkmak için yeni stratejiler geliştirmesini sağlar. Bu terapi, özellikle Diyalektik Davranış Terapisi (DDT) adı verilen özel bir türüyle etkili sonuçlar verir. DDT, duyguları düzenleme, stresle başa çıkma ve kişilerarası ilişkileri güçlendirme becerilerini öğretir.
  • Psikodinamik Psikoterapi: Bu yaklaşım, kendine zarar verme davranışının altında yatan bilinçdışı nedenleri ve duygusal çatışmaları anlamaya odaklanır. Terapi sürecinde, çocuk ve ergenin yaşadığı içsel acı, kayıp veya öfke gibi duygular güvenli bir ortamda keşfedilir ve anlamlandırılır. Böylece, semptomların sadece yüzeydeki bir ifade olduğu ve asıl sorunun daha derinde yattığı anlaşılır.
  1. Aile Terapisi ve Danışmanlığı:
  • Ailenin bu süreci anlaması, çocuğu doğru şekilde desteklemesi ve iletişim becerilerini geliştirmesi tedavinin başarısı için hayati önem taşır. Aile terapisi, aile içi dinamikleri sağlıklı hale getirmeyi ve çocuğun güvende hissedeceği bir ortam sağlamayı amaçlar.
  1. İlaç Tedavisi:
  • Eğer kendine zarar verme davranışı depresyon, kaygı veya dürtü kontrol bozukluğu gibi eşlik eden başka bir ruhsal durumdan kaynaklanıyorsa, psikiyatrist bu belirtileri hafifletmek için uygun ilaç tedavisi önerebilir.

Unutmayın: Kendine zarar verme davranışı bir zayıflık belirtisi değil, bir yardım çağrısıdır. Bu zorlu süreçte profesyonel destek almak, hem çocuk hem de aile için iyileşmenin ilk ve en önemli adımıdır.